19 Haziran 2021 Cumartesi

Akçay - Demir Orpak

 7548C176-F9FC-49E3-A8A1-A57BD5843EBC-L0-001.jpeg 

Akçay, Balıkesir’in Edremit ilçesinde bulunan bir mahalledir. Altınoluk ve Ayvalık ile komşudur.Nüfusu yaklaşık olarak 5.000’dir fakat yaz dönemlerinde 20.000e kadar çıkabilir. Nüfusun çoğunluğunu yaşlı insanlar oluşturur.


93DCE5FC-3BBF-4CA1-B050-609BCD811964-L0-001.jpeg


  • Mahalle deniz kıyısında olduğundan dolayı arazinin çoğunu tatil siteleri ve villalar oluşturmaktadır.Çok küçük bir mahalle olduğundan herkes birbirini tanır, samimi bir yerdir.

  • Küçük çaplı ihtiyaçlar için bakkallar mevcuttur fakat onun dışında gıdaya ve diğer ihtiyaçlara ulaşabilmek için Edremit Merkez veya Güreye gitmeniz gerekmektedir bu nedenle bisiklet çok yaygındır.

  • Çok gelişmiş bir tatil yeri olmadığından dolayı komşu Ayvalık’a oranla turist ve yerli insan sayısı çok azdır.Genel olarak denize girmek dışında yapabileceğiniz pek bir şey yoktur bu yüzden gençlere ve orta yaşlara hitap eden bir yer değildir.

    Şahsen biz yapacak bir şey bulamıyoruz.


17 Haziran 2021 Perşembe

Budapeşte-Ekin Yağmur Ülgen


                                                             Budapeşte

Budapeşte, Macaristan’ın başkentidir. Tuna Nehri’nin iki yakası olan Buda ve Peşte’nin birleşmesiyle oluşmuş bir şehirdir. Hem coğrafi konumuyla hem de tarihi eserleri gibi birçok şeyle Avrupa’nın en güzel şehirlerindendir. 


Birkaç yıl önce, annem, kardeşim, kardeşimin arkadaşları ve anneleriyle Budapeşte’ye gittik. Özellikle mimari yapısıyla beni çok etkilemişti. Geldiğimiz zaman ilk gittiğimiz yer Széchenyi Zincir Köprüsü oldu. Bu görkemli köprü, Buda ve Peşte’yi birbirine bağlıyor. Her iki tarafında da olan büyük aslan heykelleri gerçekten etkiledi beni. Köprüden yürüyerek geçerkenki manzara da çok güzeldi.  


Sonra Matthias Kilisesi’ne gittik. Çatısındaki farklı renkler ile inanılmaz bir güzelliğe sahip bu tarihi yapı. Matthias Kilisesi tarihi açıdan da çok önemlidir, birçok hükümdarın taç gitme töreni orada yapılmıştır. Eğer Budapeşte’ye gelecek olursanız kesinlikle bu kiliseye gitmenizi öneririm. 

Singapur - Arda Saraçoğlu




                                                               Singapur Gezim

 

Yaklaşık 2 sene önce annem ve ben doğu gezisine çıkmıştık. Gezimiz ilk olarak Tayland’ın başkenti olan Bangkok ‘da başladı. Fakat son durağımız ve aralarından en fazla beğendiğim Singapur’du. Singapur’a ilk vardığınızda sizi bir havalimanından daha çok bir cennet bekliyor adeta. Bu cennet gibi havalimanı da zaten 2020 yılının en büyük havalimanı seçilmiş. İçinde şelale bile var. Evet doğru duydunuz şelale , yaklaşık 50 metre yükseklikten oluşan devasa bir odanın tam ortasından bir şelale akıyor ve etrafında da tam olarak ormanı andıran çok güzel bir bahçe… 




Şehrin içlerine daha da girince şehrin yapılanmasının çok düzgün ve tertipli olduğunu görüyoruz ki zaten Singapur’da bulunan yapılanmalarından %20 si bankaların ana merkezleridir. Bu ülke o kadar gelişmiştir ki kendi halkına bile yere bir çöp atmanın cezasını 3000 dolar olarak belirleyen hükümet hayvanlara yem verilmesini bile yasaklamıştır. Bunun nedeni ise hayvanlara iyi beslenme alışkanlığını insanlardansa kendilerinin yapmalarını istediğidir. 





Singapur denince akla şık mimarisi ve en iyi imkanları ile ‘’Marina Bay Sands’’ gelir. Bu otel 3 binadan oluşur ve en üstünde de gemiye benzeyen bir bölüm vardır. Ben de burayı ziyaret ettiğimde en beğendiğim yerlerden biri de Gardens By the Bay olmuştur burası da kendi enerjisini sabah enerji panellerinden akşam ise rüzgardan alan bir sürü çiçeğe benzeyen yapıdan oluşur ve sonunda da bu topladığı enerjilerle de size hiçbir yerde göremeyeceğiniz bir ışık şovu sunar. Son olarak da Merlion balık ve aslanın birleşimi olan bu yapıyı gezmenizi öneririm çünkü bu yapı Singapur ile beraber simgeleşmiş bir yer olup çok da güzel manzarası vardır.                              

İyi gezmeler



Sönmeyen Ateşin Kenti Olimpos - Derin Taylan

 Olimpos'ta Bir Gün 

Olimpos birkaç sene öncesinde gittiğim bir yerdi buna rağmen tarihi yapıları ve doğası sayesinde zihnime kazınmayı başardı. Biz Kemer'de konaklarken günübirlik gitmeye karar verdik. Arabayla yolculuk bir saatten az sürdü ve birçok yer gördük. Ertesi sene ise sadece Olimpos Plajı'na uğradık. Plaj hafta içi sessiz ve sakin, deniz ise temiz ve sıcaktı. En az üç saat boyunca yüzdük, şnorkelimiz olduğundan balıkları da seyredebildik. Farklı çeşitlerde ve boyutlarda balık vardı. Tekneler çok yakından geçmediğinden
en uzağa da yüzebildik. Ayrıca Olimpos Akdeniz'de bulunduğundan deniz suyu oldukça tuzlu ve yakıcıydı.

İlk senemizde gezmeye Olimpos antik kentinden başladık. Olimpos, Işık ülkesi Likya'nın en önemli kentlerinden biri ve Likya birliğinin anıt mezarları, ev tipi mezarları, tapınaklarına ev sahipliği yapıyormuş. Bölge ağaçların arasında ve dağların ardında olduğundan çok da iyi bir saklanma yeri ve bu yüzden eskiden bir korsan yatağıymış. Lykiarkh Markus Aurelius Arkhepolis’in mezarı da burada bulunuyordu. Şekli itibariyle ilgimi çekmişti. Eskiden nasıl göründüğünü tahmin edemiyorum ancak şu anki haliyle diğer mezarlardan ayrılıyor. Liman tarafında bulunan Zosimos ve dayısı Kaptan Eudemos'un lahitlerinin konumu ise bu iki kişinin denizci olmasına bağlanıyormuş. Bu iki lahitin üstünde de Yunanca yazılar vardı ancak genel itibariyle Olimpos iyi korunmadığından bunlar da kırıklarla doluydu ve bazı yerleri okunmuyordu. Eudemos'un lahitinde ek olarak gravür sanatıyla yapılmış güneş ve gemi vardı. Çoğu eski yerleşim yeri gibi bu alanın da bir tiyatrosu vardı. Roma ve Helenistik dönem özelliklerini taşıyan bu tiyatro 5 bin kişilik kapasiteye sahipmiş

Daha sonrasında Yanartaş'a gitmeye karar verdik. Dağın tepesine çıkmamız çok uzun sürmedi ancak patika bozuk ve engebeliydi. Gece olmadığından alevleri çok net göremedik ama doğal bir ateş kaynağı olduğu için çok dikkatimi çekmişti. Şu anda bir koruma alanı olan Yanartaş ayrıca Olympos'a sönmeyen ateşin kenti denmesinin de nedeni.

En son olarak Tahtalı Dağı’nda bulunan Olimpos teleferiğine bindik. Teleferiğe ilk binişim olduğu için ilk defa o kadar yüksekten bir yere bakmıştım. Manzara çok güzeldi. Denizin mavisi ve ağaçların yeşilliği birbirleriyle buluşana kadar kilometrelerce devam ediyordu ve ben bir bakışta hepsini görebiliyordum. Daha sonrasında ise bu dağa eskiden tanrıların dağı anlamında Olimpos Dağı dendiğini ve yüksekliğinin 2 kilometreden uzun olduğunu öğrendim.

Öğle yemeğimizi Ulupınar'da yedik. Suların üstünde, şelalelerle çevrili ve kuş seslerinin arasında çok etkileyici bir yerdi. Olimpos'a gelmişken deneyimlenmesi gereken manzara ve yemeğe sahip Çıralı kültürüne uyan bir ortamdı. Biz ana yemek olarak alabalık ve yanında çeşitli mezeler denedik. Tüm yemekler çok lezzetliydi ve tüm çalışanlar güler yüzlüydü. Kafa dinlemek için de gidilebilecek güzel bir yerdi.

Yolculuğumuzda bizi üzen tek yer Phaselis koyu oldu. İnternetteki resimlere bakarak büyük hayaller kurmuştuk ancak hem çok kalabalıktı hem de deniz çok bulanıktı. Denize girdik ancak yirmi dakikadan fazla kalmadık. Olimpos genel olarak Caretta Carettalara ev sahipliği yaptığından sahile herhangi bir tahta yol ya da duş koyulamıyor o yüzden su kaynağına ulaşmak için yürümemiz gerekti.

Deneyimlemek isteyip yapamadığım tek şeyse kaplumbağaların yumurtalarından çıkışını izlemekti. İki sene boyunca iki kere Olimpos'a gittik ancak Caretta Carettaları hiç göremedik. Belirli aylarda gece vakti çıktıklarından zaten görmesi zordu ve sadece belirli bölgelere yumurta bırakıyorlardı. Halk onları korumak için çok özen gösteriyordu. Her yerde yumurta bıraktıkları alanları belirten tabelalar ve yumurtalarından çıkmalarını bekleyen ve çıktıklarında denize ulaştıklarından emin olmaya çalışan gönüllü bir topluluk vardı.

Bir günümüzü geçirdiğimiz ve değişik tecrübeler edindiğimiz bu tarihi kentten öğrendiğimiz yeni bilgilerle akşam üzeri ayrıldık ve tekrardan arabaya binip otelimize geri döndük.


15 Haziran 2021 Salı

Datça - Tuna Kelleci

 Datça’da Tatil - Tuna Kelleci


Haziran ayı gelmişti, zorlu bir seneyi bitirdikten sonra üzerimizdeki yorgunluğu atmak için ailem ile tatil yörelerini araştırmaya başladık. Birçok yer araştırdık ve artık bir karara varmamız gerekiyordu çünkü tatilin büyük bir kısmını seçeceğimiz yörede geçirecektik. Zaman kaybetmek istemiyorduk. Anlık bir şekilde Datça’ya gitmeye karar verdik. Datça Muğla’nın küçük bir ilçesi ama  orada yapılacak çok şey var.



Orada yaklaşık bir buçuk ay kalacaktık. Evimizin merkezi bir konumda olması sayesinde bir sürü koya kolayca gidebiliyorduk. İlk günlerimizi evimizin yanında bulunan Kargı Koyunda geçirdik ve çok memnun kaldık deniz çok temizdi ve huzurlu bir ortam vardı. Akşamları ise Sevgi Yolunda yürüyüp gerek gösteriler gerek akşam yemekleri eşliğinde eğleniyorduk.



Size daha öncede bahsettiğim gibi Datça’da yapılacak çok şey var mesela ünlü şair Can Yücel ömrünü Datça’da geçirmiştir. Datça halkı Can Yücel’in vefatından sonra onun evini ve yaşadığı sokağı turistlere bir müze olarak lanse etmiştir. Bu mekan Datça halkı için çok önem arz etmesine karşın onlar Can Yücel’in evine çok özenle bakmışlardır. Benim ailem de Can Yücel’i çok sevdiğinden Can Yücel’in evine her fırsatta gidiyorduk ve her gidişimizde yeni detaylar fark ediyorduk.



Datça’da gidip etkilendiğim diğer bir yer ise Knidos Antik Kentiydi. Bu antik kent Karya dönemine ait bir antik yerleşimdir. Burada denize girmek ve antik yapıları bir tur rehberi ile gezmek mümkün. Çevresi denizle kaplı bu yerleşkede deniz ticareti yapıldığı söyleniyor. Turistler Knidos’un manzarasını gördüklerinde mest oluyorlar.


Gerçekten çok güzel anılar edindiğim Datça’yı gezmenizi ve orada bir tatil geçirmenizi tavsiye ederim

Bozcaarmut-Zehra Ak

 Herkese merhaba ! Evden dışarı çıkamadığımız korona günlerinde biraz rahatlamak ve şehir ortamından uzaklaşmayı amaçlayarak sizleri ormanların içinde kaybolmuş, dağların arasında çukurda kalan Bozcaarmut köyüne götürmek istiyorum. Bozcaarmut köyü, Bilecik’in Pazaryeri ilçesine bağlı olan bir köydür. Nüfusu çok düşük olan bu köyde sadece köyün yerli halkı yaşamaktadır. Benim iki ayda bir gittiğim bu tatlı köy doğayla iç içe olmak isteyen insanlar için harika bir yerdir. Peki buraya gittiğinizde neler yapabilirsiniz ?

   Ulaşımdan başlamak gerekirse burası küçük arabalarla gitmek için zor bir bölgedir. Size önerim ulaşımı altı yüksek olan bir arabayla halletmenizdir. Kimsenin yolda kalmasını istemeyiz. Önceden söylemek gerekirse de eğer sinek, böcek vb. şeylerden korkuyorsanız burası size uygun bir yer değildir. U dönüşü atıp geri dönmeniz sizin için daha iyi olacaktır. Köye ulaştığınızda kalacak bir yer yok. O yüzden yanınızda çadır getirmeyi ve buna göre hazırlıklı olmanız gerekmektedir. Bu çadırı nereye mi kurmanız lazım ? Şimdi sizi bu köyü ünlü yapan Bozcaarmut Göleti’ne götürmek istiyorum.

            


   Bu gölet eski zamanlarda köy halkının su ihtiyacını karşılayan bir göletti. Haliyle de daha temiz bir yerdi. Bu göletin etrafındaki ormanlık alana çadırınızı kurabilir ya da küçük piknik alanına karavanınızı yerleştirebilirsiniz. Köyde küçük bir bakkal olsa da hazırlıklı gelmeniz sizin için daha iyi olabilir. Yerleştikten sonra göletin etrafındaki yürüme alanlarında yürüyüşünüzü yapabilir ya da dağ bisikletinizle turlar atabilirsiniz. Eğer maceracı biriyseniz ormanın içine girip dağ çileklerinden yiyebilir ya da daha iç taraflara girip mantar toplayabilirsiniz. Bu mantarları seçerken dikkatli olun, yanınızda mantar türlerini bilen birini bulundurmayı unutmayın.




 

  Eğer gölet kenarında durmaktan sıkılırsanız yürüyerek ya da arabayla köyde dolaşabilirsiniz. Köy halkı çok cana yakın insanlardır. Eğer tarlaların birinde durursanız size ekinlerinden ikram bile edebilirler. Çilek, elma, armut, ceviz, fasulye… İstediğiniz her türlü şeyin yetiştirildiğini görebilirsiniz. Köyden çıkıp etraftaki köyler gezebilir ya da kasabada yemek yiyip gerekli alışverişinizi yapabilirsiniz. Kasabaya indiğinizde dondurma alıp boza içmeyi unutmayın. Herkesin tadına bakması gereken şeylerdir. Umarım bir gün bu köyü gezme olanağını yakalayabilirsiniz. Şimdiden iyi seyahatler dilerim ! 




14 Haziran 2021 Pazartesi

Antalya - ADA KÖLEMEN

 





Bugün size yaz tatili denince akla ilk gelen şehirlerin birinden, Antalya’dan bahsedeceğim.Türkiye’nin en turistik noktalarından biri olan Antalya asla sadece sahillerden ibaret değil. Tarihi ve kültürel gezileri seviyorsanız eminim ki Antalya’daki tarihi geziniz sizi oldukça tatmin edecektir. Çünkü Türkiye’nin en çok antik kente sahip ili. Antalya'ya uçakla, otobüsle veya özel aracınızla gidebilirsiniz. Biraz da Antalya’da mutlaka uğramanız gereken konumlara değinelim.

KALEİÇİ

Antalya’nın Muratpaşa ilçesinde bulunan Kaleiçi, şehrin tarihinin izlerini taşıdığı için oldukça önemli bir bölge. Geçmişi günümüze bağlayan en somut yapılardan olan tarihi parçalar o dönemdeki insanların hayatlarını sürdürme biçimini yansıttıkları için büyük önem taşıyor. Kaleiçi’nde bulunan birçok yapıt özünden kopmayacak şekilde restore edildi. Restorasyon çalışmaları sonucunda Kaleiçi, pansiyonları, barları, çarşısı ile turizm merkezi haline gelmiştir. Liman ise yat limanı olarak düzenlenmiştir. Kaleiçi restorasyon çalışmalarından dolayı Turizm Bakanlığının 28 Nisan 1984 de FİJET tarafından Altın Elma (Turizm Oscarı) ödülü verilmiştir. Günümüzde ise kullanımı yaşam alanından çok eğlence mekanlarının, restoranların, hediyelik eşya dükkanlarının bulunduğu hem turistleri eğlencesiyle tatmin eden bir yapı olup hem de tarihi özelliklerini kaybetmeyen geçmişle bir köprü görevini üstleniyor. Hazır Kaleiçi'nde gitmişken Hadrianus Kapısı’nı ve Eski Limanı da mutlaka görmelisiniz. Kaleiçi’nin deniz kokan dar sokaklarında yürüyüşünüzü yaparken Antalya’nın  hemen hemen her yerinden görebileceğiniz Yivli Minare’yi ziyaret etmeyi unutmayın. Antalya’nın ilk İslami yapılarından biri olarak ün kazanan bu minare ilk olarak Bizans kilisesi olarak yapılmış olsa da Alaattin Keykubat tarafından camiye dönüştürülmüştür.



DÜDEN ŞELALESİ


Düden Şelalesi Antalya’nın en güzel şelalelerinden biridir. Dünyanın dört bir yanından turistler Düden Şelalesi’ni görmek için akın akın Antalya’ya gelmektedir. Şelaleyi içinde bulundurduğu mağarada önemli kılmaktadır. Şelale mağaradan 10 km sonra Lara’dan Akdeniz’e dökülerek bir kere daha şelaleyi görmeye gelen insanları büyülemektedir.



TERMESSOS ANTİK KENTİ

Güllük Dağı‘nın tepesinde doğal bir platform üzerine kurulmuş Termessos Antik Kenti, el değmemiş görünümüyle diğer antik kentlerden daha etkileyici bir havaya sahip. Doğal ve tarihi zenginliklerinden ötürü Milli Park kapsamına alınan kent, bitki örtüsü ile bölgenin botanik bahçesi görünümünde. Milli park girişinde ormanlık yoldan kente çıkarken etrafınızı tarihi kalıntılar sarıyor. Agora, Hereon Anıtı, Zeus Solymeus Tapmağı, Küçük ve Büyük Artemis Tapınakları, Gymnasium Binası yokuş boyu size eşlik ediyor. Tarih yolculuğunun zirvesinde ise kentin en önemli kalıntısı 4200 kişi kapasiteli tiyatro var. Zirveye oturtulmuş bu tiyatro fotoğraf çekmek ve sakin bir mola vermek için çok uygun.

Uzun bitkiler arasında kaybolmamak, tarihi kalıntıları kaçırmamak için tabelaları mutlaka dikkatle takip etmelisiniz.. Coğrafi yapısından dolayı keşif dolu ve biraz yorucu bu geziden sonra park içinde dinlenip piknik yapılabilir. Kente kadar giden belediye otobüsü yok, tek ulaşım şekli özel araç ya da taksi.

KAPUTAŞ PLAJI





Beyaz kumlardan oluşan kumsalı ve açıkta lacivert, yaklaştıkça mavi, kıyıda ise turkuaz renkli denizi ile ziyaret edenleri büyülemektedir. Plaja karayolu üstünden 180 küsur basamağa sahip merdivenlerden inilmektedir. Merdivenlerde inerken seyredeceğiniz plajın muhteşem manzarası zaman zaman durmanıza sebep olurken, çıkarken de merdivenlerin yüksekliği, sıcak ve yorgunluk durup dinlemenize sebep olmaktadır. Plajda işletme şezlong, şemsiye, duş, tuvalet, soyunma giyinme kabini, kafeterya hizmetlerini vermektedir. Kaputaş Plajına giriş, duşlar, tuvalet ve soyunma giyinme kabinleri ücretsiz olup şemsiye ve şezlong ücretlidir. Kaputaş Plajı yurt dışında “El Değmemiş Doğa Harikası” plajlar listesi girmiştir. Tatil günleri bilhassa bayram tatillerinde aşırı kalabalık olmaktadır.

PHASELİS PLAJLARI

Phaselis Antik Kenti etrafında 3 adet koy bulunmaktadır. Bunlar kentin Güney Limanı, Askeri Limanı, Kuzey Limanı olarak adlandırılmaktadır. Her üç koyda da antik kalıntılar mevcuttur. Hem eğlenip hem de geçmişten günümüze ulaşmış kalıntıları incelemeye zaman bulabilirsiniz. Aynı zamanda denize girerken ufak bir piknik de yapılabilir. Ancak antik kentte bulundukları için koylara giriş ücretli.


SOĞUK KAPI PLAJI


Plaja tarihi bir kapıdan geçip merdivenlerden inerek ulaşılıyor. Çakıl bir plajdır. Denizin muhteşem manzarası Kızılkule’nin terasından daha da büyüleyici oluyor.  Bu plajın adının olup olmadığı, Tersane Plajı adının doğru olduğu da tartışmalıdır. Kızılkule, Tersane ve Tophaneyi gezdikten sonra veya yukarıda Alanya Kalesi ve Ehmedek'i gezip aşağı indiğinizde bu plajda tarihin içinde yüzebilirsiniz. Hemen plajın yani surların arka tarafında portakal bahçeleri içinde yer alan kafeteryalardan da yararlanabilirsiniz. Bu plaj tekne turlarının favori yüzme alanlarından biridir.

Çandarlı (Pitane) Ege Gün Babaçoğlu

 Çandarlı; Kuzey Ege’de İzmir’e yaklaşık 100km, Dikili’ye ise 18 km mesafede olan, yer yer hâlâ bakirliğini koruyan, denizi, doğal güzellikleri ve tarihi değerleri ile görmeniz gereken yerlerden biridir.

Çandarlı’yı gezmeye başlamadan önce tarihinden biraz bahsetmek istiyorum... 

Bölgeye ilk olarak Amazon kadın savaşçılarının

egemen olduğu biliniyor. Bu savaşçılar Pitane Kentini kurmuşlar, kadın kenti anlamına gelen, Pitane ismi de buradan gelmiş. Çandarlı’ya eski dönemlerde pek çok uygarlık hakim olmuş, en son olarak Osmanlılar yönetmiş ve ismini de Osmanlı sadrazamı olan Çandarlı Halil Paşa’dan almıştır.

Çandarlı’nın en popüler yeri, girişte hemen göze çarpan Çandarlı Kalesi’dir. Çandarlı Kalesi 13. ve 14. yy.larda Ceneviz şövalyeleri tarafından yapılmış olup, sonrasında 1450-1500 ve 1814 yıllarında Türkler tarafından onarılmış en son 1955 yılında restore edilmiştir. Kaleyi ücretsiz olarak gezebilirsiniz. Kale önünde hatıra fotoğrafı çektirmeyi unutmayın :)


Çandarlı, denizin içine uzanmış yarımada şeklinde bir coğrafi yapıya sahip, bu nedenle üç tarafı denizle çevrili. Burada yürüdüğünüzde her sokak neredeyse denize açılıyor. Çandarlı’da denize girebileceğiniz onlarca koy ve plaj bulunuyor. Denizi genellikle soğuk ve rüzgarın estiği yöne göre zaman zaman dalgalı oluyor. Çandarlı’da akşamları sahilde dolaşmak, alışveriş yapmak oldukça keyifli.


Gelelim Çandarlı’da ne yenir?

Kesinlikle balık yemelisiniz. Sahil tarafında birçok balık restoranı bulunuyor ve denize karşı güzel bir yemek yiyebilirsiniz. Ayrıca zeytinyağlı yemekleri ve mezeleri de meşhur ve çok güzeldir.

 

Herkese şimdiden keyifli tatiller.




Katar, Doha - Çağan Keskin

 Bundan dört yıl önce, annem ve babam ile, Katar’ın başkenti Doha’ya iki günlük bir gezi planladık. Bu gezide şehrin içerisindeki ilgi çekici bölgeleri gezdik ve Katar ile ilgili yeni bilgiler öğrendik. 



Doha’ya ilk vardığımızda saat gece üçtü. Hepimiz uçak yolculuğundan dolayı yorgunduk. Havaalanından otele gidiş yolu için taksiye bindik. Otelimiz şehrin diğer ucunda olduğundan, taksi yolculuğu sırasında şehrin tüm mimarisini bu şekilde görme imkanımız oldu. Doha, fazlaca gökdelene ev sahipliği yapmaktaydı. Şehirdeki tüm yapılar ışıklandırılmıştı. 





Otele vardığımızda ise resepsiyondaki kişinin Türk olduğunu öğrendik ve bu duruma memnun olduk. 


İlk günümüzde şehrin gökdelenleri arasında bir gezinti yaptık. Şehir gündüzleri sıcak ve nemli olduğundan insanlar gündüz vakti genellikle evlerinde veya iş yerlerindeydi. Turist sayısı bir hayli fazlaydı, farklı ülkelerden insanlar burada çalışmaktaydı ve hayatlarını burada sürdürüyorlardı. Hatta babamın lise arkadaşı da burada yaşamaktaydı. Onunla buluştuk ve bize şehirde rehberlik etti. City Center Mall Doha isimli bir alışveriş merkezini gezdik. Babamın arkadaşı şehirdeki suç oranının çok düşük olduğunu, alışveriş merkezleri ve benzeri yerlerin girişlerinde güvenlik veya X-ray cihazının bile bulunmadığını söyledi.  





Akşam vakti olduğunda ise Souq Waqif isimli bir şehir meydanına gittik. Burada birçok esnaf, kafe ve restoran bulunuyordu. İnsanlar alışverişlerini burada yapıyorlardı. Biz de güzel bir restoranda yemek yedik. Ardından meydanda dolaşırken yöresel kıyafetleri olan bir Maraş dondurmacısı bile gördük. 



Bir sonraki gün, gündüz vakti, yüzmek için plaja gittik. Burada farklı türlerde kuşlar gördük. Ardından; Doha körfezinin Güney ucunda bulunan, 2008 yılında ziyarete açılan ve Doha’nın simgelerinden olan İslam Eserleri Müzesini ziyaret ettik. Burada; farklı ülkelerden yedinci ve on dokuzuncu yüzyıl arasında toplanan el yazmaları, dokumalar, metal, cam ve seramik objelerden oluşan özel bir koleksiyon sergileniyordu.  




Üçüncü gün, eve dönme vakti gelmişti. Havaalanına doğru yola çıktık ve uçağımıza bindik. Kısa olmasına rağmen çok keyifli bir geziydi. Umarım gelecekte tekrar görme şansını yakalayabilirim.


OLİMPOS GEZİSİ - Hatice Naz Doğan

OLİMPOS GEZİSİ



 Olimpos günümüzde, Antalya'nın güney sahillerinde Phaselis'ten sonra ikinci önemli liman kentidir. Antik tarihine göz atacak olursak da, Olimpos, döneminin en önemli liman kentlerindendir. Eskiden, kentin ortasından geçen Olympos Çayı sayesinde gemiler şehrin içine kadar girebiliyormuş. Olympos'un temelleri eski Helenistik döneminde MÖ 300'lü yıllarda atılmıştır. Olympos ismine, tarihi kayıtlarda MÖ 78 yılında rastlanılmıştır.


 


Olimpos’a, 2019 yazında yaz tatili için ailemle gitmiştim. İstanbul’dan arabayla yola çıktık ve yaklaşık 7-8 saat içinde vardık. Babamın orada yaşayan bir arkadaşında kalıyorduk. Olimpos küçük ve doğayla iç içe bir ilçe olduğundan, şehir hayatından tamamen uzak bir yer. Bu sebeple büyük, uzun binalar veya beş yıldızlı otel tarzında yapılara pek rastlanılmıyor. Konaklama için genelde ormanların içine inşa edilmiş bungalovlar daha çok tercih ediliyor.



Olimpos ilk vardığımda, dopdolu dağları, kocaman ormanları, bir sürü farklı çeşitteki ağaçları ve sayısız doğal güzellikleriyle gözümü doldurdu. Metropol bir şehire kıyasla çok temiz ve ferah bir havası vardı ve ben de metropol bir şehir olan İstanbul’da yaşadığım için, Olimpos’un havası çok iyi gelmişti.




Olimpos’un meşhur halk plajına gittik. Denizin suyu, etrafındaki dağların kaynaklarından geliyordu bu yüzden çok akıntı vardı ve bazı yerleri soğuk bazı yerleri sıcaktı. Anlatya’da sıcaklık çok yüksek olduğundan su çabuk buharlaşır bu yüzden  deniz suyu çok tuzluydu. Olimpos’un denizinde yüzdüğümde en çok hoşuma giden şeylerden birisi, yüzerken izlediğim manzaraydı. Tertemiz denizde yüzüp serinlerken aynı zamanda etrafınızı saran kocaman dağları ve diğer doğal güzellikleri seyrediyorsunuz. Harika!                        





Olimpos’un en güzel değerlerinden biri olan Olimpos Antik Kenti ise tamamen farklı ve eşsiz bir deneyimdi. Bundan yüzyıllar önce inşa edilmiş anıt mezarların, evlerin ve farklı farklı mimarilerinin şimdiki kalıntılarının içinde gezerken kendimi sanki o zamanın Olimpos’undaymışım gibi hissettim. 




Bir tekne turuna çıkmaya karar verdik ve küçük bir tekneye binip Antalya’nın koylarını teker teker gezdik. Her koy fazlasıyla temiz ve birbirinden güzeldi. Bazı koylar mağaraların içindeydiler. Her koyda farklı hayvanlara rastladık, bir koyda karetta karettalarla yüzerken diğerinde farklı tür balıklarla yüzmek çok zevkliydi.

Akşam üstüne doğru teknede öğle yemeği olarak, denizden yeni tutulmuş balık vardı ve tadı lezizdi! 



Kalan günlerimde ise Olimpos ve etrafındaki diğer antik kentleri gezdik. Olimpos’un doğal güzelliklerine de zaman ayırarak ormanlarında ve dağlarında vakit geçirdik. Kısaca söyleyecek olursam, gittiğim en güzel tatil beldelerinden biriydi ve çok güzel vakit geçirdim.


Sagrada Familia- Selin Pehlivan



Barselona’ya gittiğinizde gezebileceğiniz tarihi, modern birçok yapı olduğunu görebilirsiniz. Şehir, yılın her zamanında gezilebilecek ve keyif alınabilecek nitelikte çünkü hem gezi parkları ve marina gibi açık alanlar hem de kilise ve akvaryum gibi kapalı alanları var. Şehri yürüyerek ve metroları kullanarak gezmek gayet keyifli ve işimizi kolaylaştırıyor.



Sagrada Familia Bazilikası


Sagrada Familia bazilikasının yapımı günümüzde hâlâ devam etmektedir. Gaudi 1883 yılında devralmış ancak ölümü nedeniyle bazilikanın yapımı yarım kalmıştır.




Sagrada Familia Bazilikası şehir merkezinde bulunuyor. İki yanında parklar var. Bazilikanın dış cephesinin çok ayrıntılı inşa edildiğini ilk görüşte anlayabiliyorsunuz. Dış cephesinde çeşitli melek motifleri bulunuyor. Yapıya kubbeye benzer şekilli dört kolonlu portaldan giriliyor. Yapının içi çok aydınlık, ferah ve geniş. İçeri girdiğinizde ortamın ferahlığı, tavandaki çiçek ve yıldızı andıran motifler rahatlatıcı bir ortam oluşturuyor, cenneti andırıyor. Renkli mozaik camlar var. Kolonlar ağaçlardan ilham alınarak yapılmış ve dalgalı yapısı var. Bazilikanın bunun gibi bazı bölümlerinin de tasarımında doğadan ilham alınmış. Merdivenlerin deniz kabuklarına benzer bir görüntüsü var. Ayrıntılarıyla ve ihtişamıyla insanı büyüleyen bir yapı olduğunu söyleyebiliriz.






Alaçatı- Başak Çoban


ALAÇATI



Alaçatı, İzmir’in Çeşme ilçesinde bulunan, Ege kıyısındaki bir mahalledir. Üzüm bağları, taş evleri, dar sokakları, butik hotelleri, yel değirmenleri ve masa-sandalyesi sokağa serilen eski tarz restoranları ile meşhurdur. Bundan on yıl önce kendi halinde tertemiz ve çok keyifli bir mahalle olan Alaçatı, özellikle rüzgar sörfü etkinlikleriyle 1990’larda çok popüler oldu.



ALAÇATI’NIN TARİHİ

Alaçatı’nın tarihi hakkında iddialar bulunur. 14. yüzyılda mı, 15. yüzyılda mı Osmanlı toprağı olduğu tartışma konusudur. Bunun yanında Alaçatı tarihine baktığımızda, kesin olarak bildiğimiz bir şey varsa uzun yıllar o bölgede Rum nüfusunun fazla olduğudur. Bu Rum nüfusun bir kısmı daha sonraları gerek I.Dünya Savaşı öncesinde, gerekse sonrasında ve Cumhuriyet döneminde de mübadelelerle Yunanistan’a gitmiş, bir kısmı burada kalmış ve yaşamını Alaçatı’da sürdürmüştür.


Alaçatı’da Gezilecek Yerler

1.Alaçatı Sokakları



Alaçatı’nın en ünlü yanlarından biri rengarenk ve yöreye has bir mimariye sahip taş evleri, ilk önce gezilip görülmesi gereken yerlerden. Tarihi yüz yüz elli yıl öncesine değin uzanan bu yapılar adeta yörenin simgesi haline gelmiş durumda.

2. Alaçatı Merkez

Ardından, Alaçatı’nın kalbinin attığı, bölgenin en merkezi noktalarından ikisi, Hacımemiş Mahallesi ve Kemalpaşa Caddesi gelmektedir. 

3. Alaçatı Yeldeğirmenleri

Bunların yanında, Alaçatı’nın tarihi yel değirmenleri çok meşhurdur ve yöre ile özdeşleşmiştir. 

4. Alaçatı plajları ve sahilleri

Son olarak, sahili, koyları ve denizi ile de ayrıca şöhret sahibi olan Alaçatı’ya gitmişken Delikli Koy, Karantina Sahili, Ilıca plajı ve bölgedeki diğer plajlara da uğranmalı.


Alaçatı’da Sörf

Türkiye’nin sayılı sörf merkezlerinden biri de Alaçatı, Port’tur. Birçok sörf okulu ve kafelerin bulunduğu alanda hemen hemen her mevsim sörf dersleri verilir ve malzeme kiralanıp pratik yapılır



Alaçatı Ot Festivali

Alaçatı Ot Festivali ilk olarak 2010 yılında ve bir gün olarak gerçekleşmiştir. İlerleyen yıllarda ise festivale ilgi arttıkça süre dört güne çıkmıştır. 2010 senesinden bu yana bölgenin turizmine büyük katkı sağlayan ot festivali Ege bölgesinin vazgeçilmez otlarını sizlerle buluşturuyor.



Alaçatı, İzmir’in Çeşme ilçesinde  bulunan, Ege kıyısındaki bir mahalledir. Üzüm bağları,  taş evleri, dar sokakları, butik hotelleri, yel değirmenleri ve masa-sandalyesi sokağa serilen eski tarz restoranları ile meşhurdur. Bundan on yıl önce kendi halinde tertemiz ve çok keyifli bir mahalle 

Akçay - Demir Orpak

    Akçay, Balıkesir’in Edremit ilçesinde bulunan bir mahalledir. Altınoluk ve Ayvalık ile komşudur.Nüfusu yaklaşık olarak 5.000’dir fakat y...