17 Haziran 2021 Perşembe

Budapeşte-Ekin Yağmur Ülgen


                                                             Budapeşte

Budapeşte, Macaristan’ın başkentidir. Tuna Nehri’nin iki yakası olan Buda ve Peşte’nin birleşmesiyle oluşmuş bir şehirdir. Hem coğrafi konumuyla hem de tarihi eserleri gibi birçok şeyle Avrupa’nın en güzel şehirlerindendir. 


Birkaç yıl önce, annem, kardeşim, kardeşimin arkadaşları ve anneleriyle Budapeşte’ye gittik. Özellikle mimari yapısıyla beni çok etkilemişti. Geldiğimiz zaman ilk gittiğimiz yer Széchenyi Zincir Köprüsü oldu. Bu görkemli köprü, Buda ve Peşte’yi birbirine bağlıyor. Her iki tarafında da olan büyük aslan heykelleri gerçekten etkiledi beni. Köprüden yürüyerek geçerkenki manzara da çok güzeldi.  


Sonra Matthias Kilisesi’ne gittik. Çatısındaki farklı renkler ile inanılmaz bir güzelliğe sahip bu tarihi yapı. Matthias Kilisesi tarihi açıdan da çok önemlidir, birçok hükümdarın taç gitme töreni orada yapılmıştır. Eğer Budapeşte’ye gelecek olursanız kesinlikle bu kiliseye gitmenizi öneririm. 

Singapur - Arda Saraçoğlu




                                                               Singapur Gezim

 

Yaklaşık 2 sene önce annem ve ben doğu gezisine çıkmıştık. Gezimiz ilk olarak Tayland’ın başkenti olan Bangkok ‘da başladı. Fakat son durağımız ve aralarından en fazla beğendiğim Singapur’du. Singapur’a ilk vardığınızda sizi bir havalimanından daha çok bir cennet bekliyor adeta. Bu cennet gibi havalimanı da zaten 2020 yılının en büyük havalimanı seçilmiş. İçinde şelale bile var. Evet doğru duydunuz şelale , yaklaşık 50 metre yükseklikten oluşan devasa bir odanın tam ortasından bir şelale akıyor ve etrafında da tam olarak ormanı andıran çok güzel bir bahçe… 




Şehrin içlerine daha da girince şehrin yapılanmasının çok düzgün ve tertipli olduğunu görüyoruz ki zaten Singapur’da bulunan yapılanmalarından %20 si bankaların ana merkezleridir. Bu ülke o kadar gelişmiştir ki kendi halkına bile yere bir çöp atmanın cezasını 3000 dolar olarak belirleyen hükümet hayvanlara yem verilmesini bile yasaklamıştır. Bunun nedeni ise hayvanlara iyi beslenme alışkanlığını insanlardansa kendilerinin yapmalarını istediğidir. 





Singapur denince akla şık mimarisi ve en iyi imkanları ile ‘’Marina Bay Sands’’ gelir. Bu otel 3 binadan oluşur ve en üstünde de gemiye benzeyen bir bölüm vardır. Ben de burayı ziyaret ettiğimde en beğendiğim yerlerden biri de Gardens By the Bay olmuştur burası da kendi enerjisini sabah enerji panellerinden akşam ise rüzgardan alan bir sürü çiçeğe benzeyen yapıdan oluşur ve sonunda da bu topladığı enerjilerle de size hiçbir yerde göremeyeceğiniz bir ışık şovu sunar. Son olarak da Merlion balık ve aslanın birleşimi olan bu yapıyı gezmenizi öneririm çünkü bu yapı Singapur ile beraber simgeleşmiş bir yer olup çok da güzel manzarası vardır.                              

İyi gezmeler



Sönmeyen Ateşin Kenti Olimpos - Derin Taylan

 Olimpos'ta Bir Gün 

Olimpos birkaç sene öncesinde gittiğim bir yerdi buna rağmen tarihi yapıları ve doğası sayesinde zihnime kazınmayı başardı. Biz Kemer'de konaklarken günübirlik gitmeye karar verdik. Arabayla yolculuk bir saatten az sürdü ve birçok yer gördük. Ertesi sene ise sadece Olimpos Plajı'na uğradık. Plaj hafta içi sessiz ve sakin, deniz ise temiz ve sıcaktı. En az üç saat boyunca yüzdük, şnorkelimiz olduğundan balıkları da seyredebildik. Farklı çeşitlerde ve boyutlarda balık vardı. Tekneler çok yakından geçmediğinden
en uzağa da yüzebildik. Ayrıca Olimpos Akdeniz'de bulunduğundan deniz suyu oldukça tuzlu ve yakıcıydı.

İlk senemizde gezmeye Olimpos antik kentinden başladık. Olimpos, Işık ülkesi Likya'nın en önemli kentlerinden biri ve Likya birliğinin anıt mezarları, ev tipi mezarları, tapınaklarına ev sahipliği yapıyormuş. Bölge ağaçların arasında ve dağların ardında olduğundan çok da iyi bir saklanma yeri ve bu yüzden eskiden bir korsan yatağıymış. Lykiarkh Markus Aurelius Arkhepolis’in mezarı da burada bulunuyordu. Şekli itibariyle ilgimi çekmişti. Eskiden nasıl göründüğünü tahmin edemiyorum ancak şu anki haliyle diğer mezarlardan ayrılıyor. Liman tarafında bulunan Zosimos ve dayısı Kaptan Eudemos'un lahitlerinin konumu ise bu iki kişinin denizci olmasına bağlanıyormuş. Bu iki lahitin üstünde de Yunanca yazılar vardı ancak genel itibariyle Olimpos iyi korunmadığından bunlar da kırıklarla doluydu ve bazı yerleri okunmuyordu. Eudemos'un lahitinde ek olarak gravür sanatıyla yapılmış güneş ve gemi vardı. Çoğu eski yerleşim yeri gibi bu alanın da bir tiyatrosu vardı. Roma ve Helenistik dönem özelliklerini taşıyan bu tiyatro 5 bin kişilik kapasiteye sahipmiş

Daha sonrasında Yanartaş'a gitmeye karar verdik. Dağın tepesine çıkmamız çok uzun sürmedi ancak patika bozuk ve engebeliydi. Gece olmadığından alevleri çok net göremedik ama doğal bir ateş kaynağı olduğu için çok dikkatimi çekmişti. Şu anda bir koruma alanı olan Yanartaş ayrıca Olympos'a sönmeyen ateşin kenti denmesinin de nedeni.

En son olarak Tahtalı Dağı’nda bulunan Olimpos teleferiğine bindik. Teleferiğe ilk binişim olduğu için ilk defa o kadar yüksekten bir yere bakmıştım. Manzara çok güzeldi. Denizin mavisi ve ağaçların yeşilliği birbirleriyle buluşana kadar kilometrelerce devam ediyordu ve ben bir bakışta hepsini görebiliyordum. Daha sonrasında ise bu dağa eskiden tanrıların dağı anlamında Olimpos Dağı dendiğini ve yüksekliğinin 2 kilometreden uzun olduğunu öğrendim.

Öğle yemeğimizi Ulupınar'da yedik. Suların üstünde, şelalelerle çevrili ve kuş seslerinin arasında çok etkileyici bir yerdi. Olimpos'a gelmişken deneyimlenmesi gereken manzara ve yemeğe sahip Çıralı kültürüne uyan bir ortamdı. Biz ana yemek olarak alabalık ve yanında çeşitli mezeler denedik. Tüm yemekler çok lezzetliydi ve tüm çalışanlar güler yüzlüydü. Kafa dinlemek için de gidilebilecek güzel bir yerdi.

Yolculuğumuzda bizi üzen tek yer Phaselis koyu oldu. İnternetteki resimlere bakarak büyük hayaller kurmuştuk ancak hem çok kalabalıktı hem de deniz çok bulanıktı. Denize girdik ancak yirmi dakikadan fazla kalmadık. Olimpos genel olarak Caretta Carettalara ev sahipliği yaptığından sahile herhangi bir tahta yol ya da duş koyulamıyor o yüzden su kaynağına ulaşmak için yürümemiz gerekti.

Deneyimlemek isteyip yapamadığım tek şeyse kaplumbağaların yumurtalarından çıkışını izlemekti. İki sene boyunca iki kere Olimpos'a gittik ancak Caretta Carettaları hiç göremedik. Belirli aylarda gece vakti çıktıklarından zaten görmesi zordu ve sadece belirli bölgelere yumurta bırakıyorlardı. Halk onları korumak için çok özen gösteriyordu. Her yerde yumurta bıraktıkları alanları belirten tabelalar ve yumurtalarından çıkmalarını bekleyen ve çıktıklarında denize ulaştıklarından emin olmaya çalışan gönüllü bir topluluk vardı.

Bir günümüzü geçirdiğimiz ve değişik tecrübeler edindiğimiz bu tarihi kentten öğrendiğimiz yeni bilgilerle akşam üzeri ayrıldık ve tekrardan arabaya binip otelimize geri döndük.


Akçay - Demir Orpak

    Akçay, Balıkesir’in Edremit ilçesinde bulunan bir mahalledir. Altınoluk ve Ayvalık ile komşudur.Nüfusu yaklaşık olarak 5.000’dir fakat y...