13 Haziran 2021 Pazar

Atatürk Arboretumu’nda Gezi - Ada Tuana Aydın



 Atatürk Arboretumu’nda Gezi - Ada Tuana Aydın 



  Şubat ayının bir pazar günü sabah erkenden uyandığımda aklımda yapabileceğim değişik bir fikir yoktu ama babamdan bir gezi fikri önerisi geldi. Hemen kahvaltımızı yapıp rotamızı Atatürk Arboretumu’na çevirdik. Yollar biraz dönemeçli olduğundan yavaş ve temkinli gittik ve yolculuk da uzun sürdü. Yolda giderken bile ağaçların büyüleyici manzarası insanın aklını başından almaya yetecek güzellikteydi. Büyüleyici bir kaçamaktı aslında bu yolculuk. Sorumluluklarımızı geride bıraktığımız bir günlük kaçamağımızın yapay olan üç gölden oluşan Arboretum tarafından kısmi olarak baltalanması ise yiyecek içecek yasağını girişte öğrenmemizle oldu. Annem her zamanki zulasını çantasına hazırlamıştı ama çantayı yasakların etkisiyle arabada bırakmaya karar verdi. Yani Arboretum’a gitmeyi planlıyorsanız mangal hayallerinizi bir kenara bırakmanız gerekir. Bir de yere bir örtü serip de üzerine oturup birkaç saat kitap okuma hayalleriniz varsa buranın aslında yapay bir müze niteliğinde olduğunu ve normal şartlarda bir arada bulunamayacak kadar fazla bitki çeşitliliğinin olduğunu hatırlatmadan geçmeyeyim. Yolculuğa dönecek olursam, girişi geçtikten sonra karşımıza ördeklerin keyifle yüzdükleri üç yapay gölden birincisi çıktı. Bana kalırsa aralarında en görkemli olanı da oydu. Öğlene doğru yaklaşan zamanın etkisiyle tam tepemizde duran güneş, ışınlarıyla şubat ayında olmamıza rağmen bizi ısıtıyordu ve gölün üzerinde güneşin yarattığı yansımalar da büyüleyici manzaranın etkisini daha da artırıyordu. Göldeki ördekler de bizimle aynı durumdan muzdaripti ama bir farkla. Her vapurda martılara atmaktan vazgeçemediğimiz simitler yasaklara rağmen gizli çantalar eşliğinde içeri sokulmuş ve ördeklerin acıkan karınlarının yeni ziyafeti olmuştu. Ta ki görevliler gizli simitleri fark edene kadar. Maalesef, simit getiren aileler, bütün fertleriyle birlikte Arboretum’u terk etmişti. Bazı doğa sevenler ise gölün etrafında birkaç tur attıktan sonra ayaklarının tozuyla bölgeyi terk ediyorlardı. Biz de anlattığım iki tarafın aksine ormanın içine doğru yürümeye karar verdik. Ormandaki yürüyüşümüze çiçek açmaya hazırlanan çiçekler ve yakınlarımızda bulunan Belgrad Ormanı’nda piknik yapan piknikçilerin mangal kokuları eşlik etti. Doğanın içinde olmanın ve Arnavut kaldırımlarda değil de toprağın üstünde yürümenin verdiği rahatlamaya hissiyle yürürken yorulduğumu bile fark etmedim. Yaklaşık 300 hektarlık dev canlı ağaç müzesinde bendeniz tam bir egzoz dumanı soluyucusu olduğum için fazla oksijen beni biraz çarpsa da patikada yürüyüşümüzü kazasız belasız atlattık. Kazasız belasız diyorum çünkü gezi sırasında buranın bilimsel araştırmalar için oluşturulmuş bir nevi ağaç koleksiyonu olduğunu aklımdan çıkardığım için etraftan her an köpekler çıkacakmış gibi hissediyordum. Sonrasında, arabamıza binip bu unutulmaz doğa gezisini tamamlamış olduk.

Tarsus-Balkan Yağmur

Tarsus

Tarsus Hakkında  Genel  Bilgiler

Tarsus Akdeniz Bölgesinde Mersin Şehrinin bir ilçesidir                                                                                                   

Nüfusu 350 bin civarındadır ve göç almaya devam etmektedir.                                                                                              

Bu ilçe Hristiyanlar ve Müslümanlar tarafından çeşitli nedenlerden dolayı kutsal sayılmıştır ve şehirde geçmişten kalan birçok tarihi yapı bulunur.                                                                                                                                                 

Ayrıca Türk mitolojisinde yılan kadın olarak da bilinen Şahmeran’ın yaşadığı mağara Tarsus’tadır.


Saint Paul Kilisesi

St. Paul Kilisesi, İncil’de iki kez Tarsuslu olduğunu yinelenen, İsa’nın 12 havarisinden biri olan ve Hristiyanlığı yaymak uğruna pek çok mücadele veren St. Paul adına yapılmış bir 12. yüzyıl kilisesi. Bazı kaynaklarda, 1198’de bu kilisede Papa’nın elçisi I. Leon’u Ermeni kralı olarak taç giydirdiği anlatılıyor

Kesme taşlardan yapılmış kilisenin, gri renkli granit sütunlarının antik çağdan kaldığı rivayet ediliyor. Tavanın merkezinde Hz. İsa, Doğu kısmında Yohannes ve Mattaios, batıda ise Marcos ve Lucas freskleri yer alıyor. Roma tarzı kalın ve yüksek duvarları olan kilise, 1415’te Ramazanoğlu Ahmet Bey tarafından onarılarak camiye çevrilmiş.

Tarsus’ta bugün müze olarak hizmet veren ve Hristiyanlar için çok değerli olan kilise tarih, kültür ve inanç turizminin Tarsus’taki merkezi konumunda olduğundan ilk görülmesi gereken yerlerden birisi.


St. Paul Kuyusu

St.Paul Kuyusu, Hristiyanlar için önemli bir ruhani merkez. Hristiyanlığın Batı Avrupa’ya yayılmasında büyük rol oynayan ve İncil’de ‘Müjdeleyici’ olarak ismi geçen St. Paul’un evinin yeri olarak kabul edilen bir avluda bulunuyor. 

Aziz Paul Kuyusu, ülkemizin UNESCO Dünya Miras Listesine aday olarak gösterilen kültür varlıklarından birisi.


Kleopatra Kapısı 

Kleopatra Kapısı, Tarsus’un hemen girişinde yer alan ve Deniz Kapısı olarak da bilinen tarihi bir kapı. Bugün denizden içeride olan Tarsus bir zamanlar büyük bir liman kentiydi. Mısır’ın ünlü Kraliçesi Kleopatra’nın denizden kayıklarla gelip, bu kapıdan şehre girerek Romalı General Antonius ile Tarsus’ta buluştuğu söyleniyor.

Yapılış dönemi konusunda kesin bir bilgi bulunmamakla birlikte, kullanılan malzemeye göre Bizans dönemi sonları veya Abbasi devrinde tekrar yapıldığı düşünülüyor. Kleopatra Kapısı, Bizans döneminde kentin çevresini saran surların geçiş kapılarından biriydi. Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde de adı geçen kapı, Horasan harcı kullanılarak, at nalı şeklinde inşa edilmiş.

YEMEK KÜLTÜRÜ 

Tarsus Mersin’e bağlı olduğundan tahmin edebileceğiniz gibi en meşhur yemeği tantuni ve  humus; tatlısı da cezerye ama Tarsus, Adana’ya da yakın olduğundan Adana’da yenilen yemekler de çok sık tüketiliyor (Kebap,Şalgam vs.)



Eğer yolunuz Tarsus civarına düşerse görebileceğiniz  birçok yer var eğer tarih ve kültür ilginizi çekiyorsa bu tatlı ilçeyi ziyaret etmenizi öneririm.



Anavatan Anıtı - Uzay Yavaşoğlu

 


Anavatan Anıtı

Yolunuz Kiev’e düşerse “Anavatan Anıtı” görmeniz gereken yerlerin başında gelir. Dünyanın en uzun 24. heykeli olan Anavatan Anıtı tam 102 metre uzunluğundadır. Aslında 102 metreden daha uzun olan bu heykelin kılıcının ucu Pechersk Lavra Manastırı’nın haçından daha uzun olması sebebiyle kısaltılmıştır. 2. Dünya Savaşı’nda şehit düşenler anısına 1981 senesinde yapılmıştır, bugün giderseniz hemen yanında Ukrayna’nın 2. Dünya Savaşı Müzesi’ne uğrayabilirsiniz.


Bu heykelin yanında bir cüce gibi hissedeceksiniz. Heykelin hemen aşağısında birçok asker heykeli var, bunlar da en az Anavatan Anıtı kadar etkileyici. Ayrıca buradan Dnieper Nehri de gözüküyor, tam bir manzara şöleni.


Yanındaki müze, tarihseverler için tam bir şaheser. İçinde o dönemin kalma uçağından tut kıyafete kadar her şeyi bulabilirsiniz. Bu müzenin biraz ötesinde de Sovyetler Birliği'nin Soğuk Savaş sırasında kullandığı araçların sergilendiği bir açık alan var. Çok büyük bir alan olmasa da birçok şey sergilenmektedir.




Eğer buraya gidecekseniz yanınıza kalın bir şeyler almayı unutmayın.Heykel tepede olduğu için sıklıkla rüzgar esen bir yer.


 


Çanakkale - Arda Gülal










Dolmabahçe Sarayı - Kubilay Bölükbaşı

Dolmabahçe Saray’ına gitmiştik. İstanbul’un Beşiktaş ilçesinde yer alıyordu, ulaşımı ise son derece kolaydı. Hemen gezmek istiyordum. Her yeri adeta tarih kokuyordu. İlk olarak öğrendim ki Abdülmecid Han tarafından yaptırılmıştı. Dolmabahçe Sarayı’nın mimarı ise Balyan ailesidir. Dolmabahçe Sarayı’na giriş için öncelikle iki büyük saltanat kapısından geçmek gerekiyor. Sonrasında sarayın içinde 6 tane daha kapı bulunmaktadır. Saray içerisinde 1 adet asansör bulunmaktadır. 43 salon, 600 metrelik rıhtımı, 285 oda ve 6 hamamı vardı. Dolmabahçe Sarayı’nda Türklere özgü sanat motifleri de bulunmaktaydı. Sarayın dış cephesi oldukça sade ve özgündü iç mimarisi ise oldukça renkli, gösterişli, ve oldukça çekiciydi. Dolmabahçe Sarayı’nın iç mimarisi ise rengarenk farklı çiçek motifleriyle süslenmişti. Her renkten desenle kaplanmıştı.














Akçay - Demir Orpak

    Akçay, Balıkesir’in Edremit ilçesinde bulunan bir mahalledir. Altınoluk ve Ayvalık ile komşudur.Nüfusu yaklaşık olarak 5.000’dir fakat y...